1) İslâm olmak. Bu haccın farziyetinin şartı olduğu gibi, sıhhatinin da şartlıdır. Bir gayri müslim haccettikten sonra müslüman olsa dahi, önceden yapımış olduğu bu haccı sahih olmaz.
2) Özel yerlerde bulunup görev yapmış olmak. Bu yerlerden maksad, Arafat ile Kabe’dir. Onun için Arafat’da vakfe yapmadıkça (beklemedikçe) ve Kabe’yi tavaf etmedikçe hac sahih olmaz.
3) Belli bir vakit olmak. Bundan maksad, Arafat’daki vakfe zamanıdır ki, Arefe gününün zeval vaktinden Kurban Bayramı fecrinin doğuşuna kadar devam eden bir zamandır. Ziyaret tavafının vakti ise, daha önce belirtildiği gibi, hayatın sonuna kadardır. Fakat bu tavafın vacib olan vakti, nahr (kurban boğazlama) günleri, Kurban Bayramının ilk üç günüdür. Bununla beraber İfrad haccının, Temettü haccının, kıran haccının hac görevlerini (menasikini) yapmak için yine belli bir vakit vardır. Bu da Şevval ve Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk on günüdür. Bu aylara Hac Ayları Hac mevsimi denir. Bu aylar içinde en son hac vakti, Arefe günü ile Kurban günüdür. Arefe günü Zevalden sonra Arafat’da az veya çok bulunup Bayramın ilk gününde ziyaret tavafını yapan kimse, hac farzını yerine getirmiş olur. (Şafiîlere göre de, Arafat’da vakfe zamanı, Zilhicce ayının dokuzuncu günü zeval vaktinden sonra onuncu günün fecrine kadardır. Bu zaman içinde bir an bile olsa, vakfe yeterlidir.)
4) Hac niyeti ile İhram yapmış olmak. Şöyle ki: İhram, haccı veya umreyi veya her ikisini yerine getirmek için, mubah olan şeylerden bir kısmını geçici bir zaman için kendine haram kılmaktır, bunları yapmaktan sakınmaktır. Bu ihram, hacca veya umreye veya hac ile umreye niyet etmek ve “telbiye” getirmekle meydana gelir.